Asırlar boyunca cesaretin, arkadaşlığın aşkın evrensel simgesi olan kalbi bir doktor gözüyle anlatan Dr. Volkan Yurtma, kalbin bir sembol olarak çok güçlü olduğunu ifade etti. kalbin hiçbir duygu barındırmadığın dikkat çeken Dr. Yurtma, kalbin sadece bir pompa olduğunu, ritmi ile insan vücudunun karmaşıklığını nefes kesici bir berraklıkla beslediğini açıkladı.
Yenigün Gazetesi olarak kalp ile merak edilenleri Kalp Damar Cerrahisi Dr. Volkan Yurtman ile konuştuk. İşte kalp ile ilgili en merak edilen sorular ve Dr. Volkan Yurtman?ın verdiği cevaplar?
Bu kadar işlevsel bir organ nasıl çalışıyor?
Dr. Volkan Yurtman: Kalbin de, vücudumuzdaki diğer bütün organlara bahşedildiği gibi insan aklının ve hayalinin alamayacağı sıra dışı bir yapısı vardır. Kendi kendine çalışır ve gücünü kendinden alır. Kalp kası hücreleri sadece kalp kasına özgü bir sinerji ile çalışır. Kan ve damar sistemi bir nehirdir, kalp ise bu nehrin bu şekilde yaz kış debisi değişmeyen kesintisiz kaynağıdır.
Kalbin yetişkinlerde en sık gördüğümüz hastalığı yanılmıyorsam kalbin damar hastalıkları? Bu hastalık tam olarak nasıl oluşuyor, en sık hangi yaşta görülüyor ve hastalığın dünyada ve ülkemizde sıklığı nedir?
V.Y: Evet kalbin damar hastalığı deyince yaşlanmanın kaçınılmaz sonucu olan ve aslında sadece kalp damarlarında değil, vücudun tüm damarlarında görülen aterosklerozdan bahsediyoruz. Halk arasındaki tabiriyle damar sertliği. Ateroskleroz ile mücadele bir bütündür. Hastanın tüm risk faktörlerini(Sigara,dislipidemi, dm,stresli yaşam,tansiyon) tedavi etmek gerekiyor. Eğer bunlar başlangıç evrelerinde yakalanıp tedavi edilmezse damar sistemlerinde darlık oluşturmaya başlıyorlar. Ve bu darlıkların, damar çapına oranı %50? yi geçtiğinde bulunduğu organda kanlanma bozukluğu oluşturuyor. Kalpde ise bu istirahatte yada egzersiz sırasında angina dediğimiz göğüs ağrısı oluşmasına neden oluyor.
50 yaş üstünde daha sık tabiki. Türkiye?de hasta havuzu 2 milyon kişi, nüfus yaşlandıkça havuz büyüyor tabi. Ne kadar büyüyor? Her yıl 260.000 yeni kalp hastası ekleniyor, ve maalesef bunların 160.000 ni kaybediyoruz. Şu anda yıllık tüm ölümlerin %43?ü nü kalp hastalıkları oluşturuyor. 1. Sırada yani.
60 yaşındaki sağlıklı bir insanın ortalama yaşam beklentisi 20 yıldır. Eğer kişinin kardiyovasküler hastalık tanısı mevcutsa bundan 7.5 yıl düşüyoruz. Bu oran eğer bir kalp krizi geçirilmişse 9.2 yıla çıkıyor. Eğer bir inme geçirmişse süre 12 yıl azalıyor.
Son yıllarda gençlerde kalp krizi oranları çok arttı? Gençlerde kalp krizi daha ölümcül seyrediyor. Bunun sebebi nedir?
V.Y: 50 yaşın üzerine daha sık ancak 50 yaşın altında daha ölümcül. Dünyada bu oran 22 yaşa kadar düştü. Hastalığın seyri için bir zaman geçmesi gerekiyor. Damar sertliği mikroskopik olarak aslında 6 yaşlarında başlıyor. 40 yaşlardan sonra çıplak gözle görülebilecek damar bozuklukları ve düzensizlikler oluşturuyor. Kalp kendini korumak için bir damar sisteminde sorun varsa yeni bir yerden damar oluşturarak az kanlanan bölgenin kan akımın arttırmaya çalışıyor. Dolayısıyla kişi hastalıkla kriz geçirmeden ne kadar uzun süre yaşarsa, geçireceği krizden kalbin o uzun sürede yeni geliştireceği köprü damar sayısının çokluğuna bağlı kriz o kadar hafif geçirilecektir. Gençlerde daha bu köprü damarlar yeterince gelişmemiş olduğu kriz anında malasef kalp kendini koruyamıyor.
Yetişkin bir insan hangi şikayetleri olduğunda kendisinde kalp damar hastalığı ya da sizin deyiminizle Koroner Arter Hastalığından şüphelenmelidir?
V.Y: Bizim için iki tip kalp ağrısı var. Birincisi efor sonrasında hasta göğsünde ağrı yada nefes darlığı hisseder. Tipik olarak da dinlendiğinde geçtiğini söyler. Biz buna stabil yada kararlı göğüs ağrısı deriz. Birde bunlardan yani efordan bağımsız; yemeklerden sonra, gece uykudayken, sıcak ortamdan soğuk ortama çıktığında yada istirahat ederken gelen göğüs ağrıları vardır. Bunlar uzun sürer ve dinlenmekle geçmez. Bunlara biz anstabil yani kararsız göğüs ağrısı deriz ki, bu aynı zaman en korktuğumuz tipidir. Krizin eli kulağında demektir.
Kalp hastalığı olduğunu düşünen biri korktuğu için sırf bu yüzden doktordan kaçıyor. Bir hasta bu şikâyetlerle geldiğinde doktor tanıyı nasıl koyuyor?
V.Y: Hastaya birçok tanı testi yapabilirsiniz ama kalp hastası kendini çok iyi tarif eder. Hastaya efor yapmışınızdır müsbet değildir. Yani test sonucu kalp hastalığını göstermez. Aslolan hastadır. Hastanın şikâyetleri mevcutsa tanıda altın standart koroner anjıodur.
Halk arasında ?Anjıo oldum damarım açıldı deniyor?. Anjıo tam olarak nedir?
V.Y: Anjio aslında vücudun herhangi bir bölgesindeki damar sisteminin x-ray dediğimiz ışınla görüntülenmesidir. Vücuttaki tüm atardamar görüntülemeleri bacak yada kol atardamarlarından birinden girişim yapılarak görüntülenir. Eğer siz kalp damarlarını görüntülemek isterseniz bunun adı koroner anjıo olur. Anjıo bir tanı testidir. Anjıo sonrasında tanısı konulan hastalıklı damar çok değilse ve açmaya uygunsa aynı seansda o darlığın içinde balon şişirilerek veya stent konularak damarın açılması mümkün.
Kalp damar hastalığı tanısı konan hastalara, hangi tedavi seçenekleri hangi şartlarda uygulanıyor?
V.Y: Amaç kritik darlığın tedavisi ise iki seçeneğimiz var. Her iki seçenekde de amaç darlığın sebep olduğu kanlanma bozukluğunu düzeltmek ve dolayısıylada darlığın tam tıkanıklığa dönüşüp hastanın kalp krizi geçirmesini önlemek. Bunu da ya darlığı genişeltiyoruz yani anjıo sırasında stent takıyoruz, yada darlık açılamayacak durumda ise alternatif beslenme yolu oluşturuyoruz. Yani koroner bypass yapıyoruz.
Siz kalp damar cerrahı olduğunuza göre sizinle bugün cerrahi tedavi seçeneğini konuşacağız? Ama cerrahi tedaviye geçmeden ben bir de kimlerle kalp krizi açısından riskli diyebiliriz onu öğrenmek istiyorum?
V.Y: Bu aslında çok güzel bir soru. İki yönden cevaplamak lazım bir anjıo yapılmadan yani tanı konulmadan önceki risk grubu var, bir de yapıldıktan yanı tanısı konulduktan sonra. Bugün aile hikâyesi olan yâda bir başka deyişle baba da kalp hastalığı olan erkek çocukların hayatlarının herhangi bir döneminde kalp kalp krizi geçirme oranları oldukça yüksek. Yine günümüzde diabet artık direk kalp hastalığı gibi düşünülerek tedavi eilmey başlamıştır. Tansiyon ve yüksek kolesterol düzeyleri de tanı konmamış hasta için önemli risk faktörleridir. Peki, anjıo yaptık ve hastanın bir damarında %80 lik lezyonu var ve üç damarındada %50 lik lezyonlar var. %80 lik darlığa müdahale etmek hastayı kalp krizinden korumuyor. Yapılan çalışmalar göstermişki; kalp krizine yol açan damarların %70?inden %50?lik darlık oluşturan lezyonlar sorumlu.
Peki, en can alıcı noktaya geldik. Cerrahi tedavi seçeneğini gereken hastalarda gerçekten kalbi yerinden çıkartıyor musunuz? Nasıl oluyor? Aslında çok fantastik bir olay? Yani kalbin durdurulması ve tekrar çalıştırılması? yeni damarların değiştirilmesi?
V.Y:Tabi çıkarıyoruz. Ameliyathanede o gün çalışan en duygusal arkaşımıza kalbi veriyoruz. Damarlar hazırlanana kadar o itina ve şefkat ile bakıyor ona dışarda? Gezdiriyor dolaştırıyor?
İşin şakası tabi bu? Yerinden çıkarmıyoruz kalbi. Kalbin içine kalbi durdurmaya yarayan bir ilaç gönderiyoruz ve aynı zamanda kalbi ve vücudu soğutuyoruz. Soğuyan kalp ilacın etkisiyle duruyor. Kalp durdurulduktan sonra yeni damarları yerine dikiyoruz. Başlangıçta yaptığımız işlemin tersini yapıyoruz. Yani ısıtıp yeni damarlardan kalbin kanlanmasını sağlayarak kalbi çalıştırıyoruz.
Birde çalışan kalpte yapılan ameliyatlar var. Bu konudaki düşünceleriniz nedir?
V.Y: Bugün dünyada yapılan ameliyatların %95 i kalp durdurularak yapılıyor. Bir arabanın motorunu çalışırken tamir edemezsiniz? Kaportayı tamir edersiniz ama motoru edemezsiniz?
Kalbe yine kendisinden aldığınız damarları takıyorsunuz? Buna neye göre karar veriyorsunuz? Bacaktan alınan damarların daha kısa ömürlü olduğunu okumuştum. Bu durum gerçekten doğru mu?
V.Y: İki tür damar kullanıyoruz. Ön koldaki iki atardamardan birini alabiliyoruz. Göğüs duvarında içerde memeye giden bir atardamar var. Onu kullanıyoruz. Birde bacaktaki iki toplardamardan yüzeyde olanını bölerek kullanabiliyoruz. Dünya ırklarının farklı özellikleri var. Amerika?lıların göğüs damarları çok iyi gelişmiş bu yüzden onlar mutlaka bu damarı kullanıyor. Avrupa?da ve bizde bu damar Amerikalılar?daki gibi gelişmiş değil ama kullanılmayacak kadar da kötü değil. Bizim bacak toplardamarlarımız çap olarak kalbin damarları ile uyumlu, Amerikalılarda bacak toplardamarı çap olarak kalp damarlarından büyük oluyor. Asya ırklarında ise hem göğüs damarı hemde bacak toplardamarı iyi gelişmemiş olduğu için onlar kol atardamarını daha sık kullanıyor. Bizde bu oran daha düşük.
Hangi hastaların ameliyatı sizin için daha risklidir?
V.Y: Tabiî ki en önemlisi hastanın daha önce kriz geçirmiş olması büyük risk. Hem kalp geçirilen krize bağlı zayıflıyor hemde krize bağlı kalpte ölü hücre sayısı, diğer bir deyişle bypass yapılsa bile tekrar canlanamayacak hücrelerde olduğu için bu hastalar bizim için riskli. Bunların dışında hastanın yaşı çok önemli >70, ciddi böbrek rahatsızlığı olması, daha önce felç geçirmiş olması, akciğer fonksiyonlarının kötü olması, insüline bağımlı diabetes melitüsü olmasıda göreceli olarak riski arttırıyor.
Bir koroner bypass ameliyatında, operasyonun başarısını etkileyen faktörler nelerdir?
V.Y: Bu faktörleri 3 gruba ayırabiliriz: İlki az önce söylediğim hastanın ameliyattan önce taşıdığı riskleri azlığı yada çokluğu, ikinci olarak ameliyat ekibi tabiki. Ekibin uyumu, kullandığı cerrahi teknikler ve son olarak da ameliyat sonrası hastanın enfeksiyondan korunması, toparlanma gayreti ve yakınlarının ilgisi.
Koroner Bypass ameliyatı olan ve her şeyi yolunda giden bir hasta ne kadar sürede eski hayatına dönebilir? Ameliyat sonrası nelere dikkat etmelidir?
V.Y:Bu süre normalde kitabı bilgi olarak 90 gündür. Daha erkende toparlanan hastalar oluyor. Süre uzun gibi görünsede hasta 3 ay sonra eskisinden çok daha dinç oluyor. Ameliyat sonrası erken dönemde yani ilk 1 ay çok önemli. Ameliyatın etkisine bağlı olarak hastalarda genellikle bir iştahsızlık oluşuyor. Bu nedenle ilk 1 ay hastalara toparlanmaları için biraz tavizkar oluyoruz. 1 aydan sonra diet önemli. Hastanın ameliyatı ne kadar kaliteli olursa olsun ameliyatın ömrünü belirleyen hastanın kendisine bakmasıdır. Diet doymamış yağlardan zengin olacak. Rafine şeker ve tuz olmayacak. Omega 3 balık, fındık, kanola; omega 6 mısırözü, ayçiçeği çoklu doymamış yağ içerirler. Posalı gıdalar yani sebzeler. Ve su. İnsan vücudunda oksijenden sonra en önemli hayati destek. Düzenli fiziksel aktivite. Haftada 3 gün en az 35 dk lık yürüyüş. Sigara ve alkol kesin stop.
Şifa Hastaneler Grubunun ülkemizde kalp damara cerrahisindeki konumu nedir?
V.Y: Ben 2007 başından beri ŞİFA grubunda çalışıyorum. 4 yıl İzmir?de çalıştıktan sonra buraya geldim. 2007?de tüm hastaneler içinde 1830 vaka ile Türkiye?de en fazla açık kalp yapan 4. hastaneydi. Hep ilk 10 hastane içindeyiz. Dünyadaki en iyi kliniklerin yılık hasta kaybetme oranları binde 20 lerde iken bizde bu oran binde 7? dir. Bu bizim için Allaha şükür gurur duyulacak bir başarıdır.
Son olarak elimizde hastane olanakları varken her şey kontrol altında gibi görünüyor. Peki, hastane ortamında uzak bir yerde kalp krizi geçiriliyorsa neler yapılabilir? Mesela şehirler arası bir yolda araba kullanırken göğüs ağrısı başlayan biri ne yapmalı?
V.Y: Mükemmel bir soru. Zaman varsa mutlak açık havaya çıkılmalı. Kişi yalnızsa alabildiği kadar derin ve alabildiği kadar hızlı nefes alıp vermelidir. Aynı anda kollarda açılarak bu işlem yapılırsa göğüs kafesine daha çok hava dolar. Buda kalbin kan dolaşımını arttırdığı gibi, kalbe adeta dışarıdan masaj yapar. Bu bir krizi önleyebilir? Buna rağmen şikayetler düzelmiyor ve kriz geçirildiği düşünülüyorsa, hastanın önceden konulmuş tanısı varsa, yada şuur kapanıyorsa kriz geçiren kişinin yanında ikinci bir kişinin varlığı büyük önem kazanıyor ve kalp masajı yapmak gerekiyor. Normalde kaza sonrası kalbi atan birine kalp masajı yapılmaz, ancak kalp krizinde bu kurala uyulmayabilir. Dışardan kalbe masajla destek olmak var olan tıkanıklığın açılmasını bile sağlayabilir. Hasta sırt üstü yatırıldıktan sonra hastanın sağ tarafına geçilir. İman tahtası kemiğinin alt ucundan 3 parmak yukarı ve 3 parmak sola baskın elin ayası yerleştirilir. Üstüne diğer el konur ve eşzaman bir şekilde hafifçe masaj yapılır.