SADULLAH EFE


BİR BARDAK ÇAY DEYİP GEÇMEYİN

.


Çayın Erzurum’lu için ayrıcalıklı bir yeri vardır. Günün her saatinde çay içilir ve kolay kolay rededilmez. Sabah çayında büyük bardakla içilen tatlı çayla birlikte civil peyniri lavaş ekmek arası dürümle yudumlamak ayrı bir tat verir insana... Yemek öncesi içildiği gibi yemek sonrası içilmemesinin izahı yoktur. Mutlaka başağrısı yapar içilmezse... Hele birde ikindi çayının yeri başkadır ama yanında mutlaka limon ve kuruyemişde olmalı.  

Bir hemşehrimiz zamanın birinde başka bir ilde yaşayan asker arkadaşının memkeketine yolu düşer. Arkadaşıyla buluşunca; arkadaşı evine buyur eder. Zahmet vermemek adına önce reddeder ama sonra kabul eder. Arkadaşı hali vakti yerinde biri... Elinden geldiğince hizmette ve ikramda kusur etmez. 

Eve varır varmaz hemen ayran ikram edilir. Dinlenmesi için oda ve banyo yolu gösterilir. Öğlen yemeği vakti geldiğinde mükellef bir sofra. İkindi vakti meyve suyu, meyve kuruyemiş. Akşam sonrası yöresel yemeklerle donatılmış bir sofra... Ayran meyve suyu, birkaç çeşit meyve. 

Hemşehrimiz yapılan hizmet ve ikramdan memnun ancak kapı her açıldığında içeri gelenin eline gözü takılıyor ama bir türlü beklediği gelmiyor. Arkadaşının varlıklı görünmesine rağmen acaba evde yoksa mahcup olmasın diye de birşey söylemiyor. Neyse artık sabah kahvaltısında diyerek uykuya geçiyor. Uykusunda yudumladığını, sofra kurulacak beklediğine kavuşacak diye umarken,

Arkadaşıda hergün normal kahvaltı yapılıyor tertibimde burda bir değişiklik olsun diyerek yöresel bir çorbayla kahvaltı hazırlatıyor. Yine dadaşım bir şey demiyor ama artık başağrısı başlamış. Ayrılma saatini dört gözle bekliyor. Yine de bizimkinin gözü bir umut kapıdan gelenlerde ama beklediği bir türlü gelmiyor.

Eve geldiğinde yengemiz soruyor. Bey asker arkadaşın nasıl ? Ev sahibi olarak gereken hizmet ve ikramda bulundular mı? diye sorar. Dadaşımın özlemi o kadar artmış ki, hanım ne sen sor, ne ben söyleyeyim... Vallah bir bardak çay içmeden geldim der.

Şimdi buradan şuna gelmek istiyorum. Her insan kendi önceliğine bakar. Köyde herkesin arabasının olması marabanın hayatını değiştirmiyorsa o arabaların marabanın hayatında bir anlamı yoktur. Bundan 9-10 yıl önce üstdüzey protokolün iştirakinde bir imza töreni vardı. Katılımcılar içinde Istanbul da yaşayan ve Erzurumdaki bir ilçemiz adına kurulmuş olan bir dernekte yönetici olan aynı zamanda ortez kullanan ortopedik engelli arkadaşımız şöyle demişti. İl merkezi girişinden şehir merkezine varana kadar doğduğum ve aidiyetiyle gurur duyduğum şehrimizdeki değişiklikleri gördükçe gurur duydum ama bu gururum uzun sürmedi.Çünkü ayağımdaki cihazdan dolayı kullanabileceğim bir tuvalet olmadığını anlayınca aslında değişen bir şeyin olmadığını anladım demişti.

Asker arkadaşının kendince gün boyunca elinden gelen hizmet ve ikramda ne kadar cömert davranırsa davransın bir bardak çayın yerini tutmuyorsa; Şehrimizin çehresini değiştiren bu kadar hizmetin üzerini olmayan bir engelli WC’si örtmeye yetiyor. 

Şimdi bir çay molası verip, düşünmeye ne dersiniz?