Gamze İspirli


Sosyal Çürüme mi? Toplumsal ihmal mi?

.


Bu şehir böyle mi, olmalı?

Dadaşkent’te iftar vakti yaşadığım bir olay, sadece birkaç dakikalık bir hadise gibi görünse de aslında toplumumuzun geldiği noktayı gözler önüne seriyordu. Alışverişimi tamamlayıp aracımla seyir halindeyken, 17 yaşlarında bir kız çocuğu aniden aracımın önünde durdu. Aracı durdurmak zorunda kaldım, ancak asıl şaşkınlığım birkaç saniye sonra başladı. Karşıdan bir erkek çocuğu aracımın üzerine torpil fırlattı. Neyse ki torpil aracın altına isabet etti ve daha büyük bir zarar yaşanmadı. Ama bu olayın etkisi beni sarsmaya yetti.

Kornaya basıp araçtan indiğimde gençlere yaptıklarının sebebini sordum. Polise haber vereceğimi söyleyince aldığım cevap ise beni daha da derinden yaraladı:

“Ben ararım, sen rahatsız olma.”

Bu kadar basit mi gerçekten? İnsanları korkutmanın, psikolojik rahatsızlık vermenin, hatta olası bir yaralanmaya sebep olmanın karşılığı bu kadar mı sıradan? Tepkimi gösterdim, sesimi yükselttim. Ama o anda başka bir şey fark ettim; çevremdeki insanların sessizliğini… Oradakiler, adeta bir tiyatro izler gibi olayı izliyordu. Kimse bir şey demedi. Kimse bir adım atmadı.

Bu da yetmezmiş gibi hemen arka tarafta bankamatiklerin bulunduğu bölgenin, birkaç gencin adeta "mekanı" haline geldiğini fark ettim. Çevredekileri rahatsız ediyorlardı, fakat toplumun genel tavrı yine sessizlikti. Polise haber verdim. Ancak gençler polis gelmeden kaçıp gittiler. Polis geldiğinde öğrendim ki torpil patlatmanın cezası yalnızca idari para cezası. O da ancak bu gençler bulunursa…

Burada sorulması gereken en önemli soru şu: Torpil satışı neden hala serbest?
Eğlence amaçlı satıldığı söylense de insanların psikolojisini bozan, huzurunu kaçıran, hatta olası kazalara sebebiyet veren bu patlayıcıların kolayca erişilebilir olması büyük bir sorun. Küçük yaşlardaki çocukların eline bile geçebilen bu maddeler, basit bir oyun aracı olmaktan çoktan çıktı. Daha da acısı, bu Ramazan ayında Erzurum'da iki kişi torpil sebebiyle yaralandı. İnsanlar zarar görürken bu satış neden hala devam ediyor? Daha büyük felaketler yaşanmadan bu konuda ciddi adımlar atılmayacak mı?

Polisin özellikle Dadaşkent’te, bankamatiklerin bulunduğu bölgede daha düzenli ve kararlı bir şekilde denetim yapması şart. Bu tür alanların başıboş gençlerin mekanı haline gelmesi, yalnızca çevredekilere rahatsızlık vermekle kalmıyor, toplumdaki huzur duygusunu da zedeliyor. Yaptırımın yalnızca para cezasıyla sınırlı kalması, suçu önlemek yerine adeta teşvik ediyor.

Ancak burada esas mesele sadece cezaların yetersizliği değil; toplumun sosyal ve psikolojik çürümesi... Erzurum gibi değerlerine bağlı bir şehirde bile maalesef giderek bu değerlerin yitirildiğine şahit oluyoruz. Bir kız çocuğunun yaptığı yanlışı Erzurum ağzıyla, küfürle savunması; gençlerin çete gibi ortalıkta dolaşması bizlere şunu gösteriyor: Aileler çocuklarına sahip çıkmıyor.

Bizim jenerasyonumuzda saygı vardı. Büyük küçük bilinir, nezaket önemsenirdi. Şimdi ise ilgi ve sevgi yoksunluğu yaşayan bu çocukların öfkesini toplum çekmek zorunda kalıyor. Bu noktada ailelere büyük sorumluluk düşüyor. Lütfen çocuklarınızı eğitin, sevin ve saygı duyun. Onların kötü alışkanlıklar edinmesine, sokaklarda çete gibi dolaşmalarına izin vermeyin. Çünkü toplumun huzuru, bireylerin yetiştirilme şekliyle başlar.

O sırada yanımda olan annem de yaşananlara şahit oldu. Üzüntüsünü dile getirirken şunları söyledi:
“Kızım, boş ver. Uğraşma.”

Ama ben boş veremedim. Çünkü haksızlığa tahammülüm yok. Sessiz kalmak, yanlışları onaylamak demek. Toplumda duyarlılık giderek azalıyor olabilir, ancak bir kişinin bile doğruyu savunması fark yaratır.

Hepimizin kendimize sorması gereken bir soru var:
Bir yanlış gördüğümüzde sesimizi ne zaman yükselteceğiz?

Toplumu iyileştirmek yalnızca yasalarla değil, bizim cesaretimizle mümkün olacak. Umuyorum ki bu yazı bir farkındalık yaratır ve sessiz kalmayı değil, doğru olanı savunmayı seçen bireyler oluruz. Çünkü iyileşmek, bir kişinin cesaretiyle değil, bir toplumun uyanışıyla başlar.