Ahmet GÜNEŞ

Tarih: 03.11.2025 16:44

Emek Hırsızlığı: Alın Teri Kurumadan Çalınan Haklar!

Facebook Twitter Linked-in

Emek Hırsızlığı: Alın Teri Kurumadan Çalınan Haklar! Emek hırsızlığı, yani birinin emeğini, fikrini ya da harcadığı zamanı kendine mal etmek… 

Bu tanımı okurken hemen gözünüzde bazı anılar canlandı değil mi? 

Çünkü hepimiz hayatımızın bir yerinde buna tanık olduk; emeği görülmeyen bir arkadaş, fikri çalınan bir öğrenci, ya da hakkı yenilen bir çalışan… Her biri aslında aynı hikâyenin farklı yüzleri: başkalarının gayreti üzerinden yükselme hastalığı. Düşünün… 

Gün boyu emek verip hazırladığınız bir sunumun başkası tarafından sahiplenildiğini… Ya da saatlerce uğraştığınız bir projenin sonunda teşekkür bile edilmeden geçiştirildiğini… Belki de siz farkında olmadan birinin fikrini “küçük bir alıntı” diye paylaştınız. O an kimse fark etmedi belki, ama içten içe bir sızı kaldı — adalet duygusunun susturulmuş sesi gibi. İslam, emeğe kutsiyet yüklemiş bir dindir. 

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “İşçinin ücretini, alın teri kurumadan veriniz.” (İbn Mâce, Rühûn, 4) buyurmuştur. 

Bu hadis ile anlıyoruz ki, emek sadece bir ekonomik değer değil, aynı zamanda kul hakkı düzeyinde bir sorumluluktur. 

Çünkü İslam’da hak gaspı yalnız maldan ibaret değildir; zamanın, fikrin, bilginin, sevginin, güvenin çalınması da bir çeşit hırsızlıktır. Kur’an-ı Kerim’de, “Ölçü ve tartıda hile yapanların vay haline!” (Mutaffifîn, 1) buyrularak, emeğin karşılığını eksik vermek açık bir zulüm olarak nitelendirilmiştir. 

Bugün bu “ölçü” sadece terazide değil; maaşta, çalışma saatinde, akademik üretimde, sosyal medyada bile eksiltiliyor.

 Emek hırsızlığı, yalnızca bir suç değil, bir ruhsal iflas halidir. Bu iflastan kurtulmanın yolu; her birimizin kendi emeğine sahip çıkması, başkasının emeğine ise saygı duymasıdır.

 Zira hak gözetilmeden yapılan hiçbir kalkınma, hiçbir medeniyet, uzun ömürlü değildir. Ve unutmayalım: “Bir lokma haram, bin dua bereketsiz bırakır.” Helal kazanmak, kısa vadede zor; ama uzun vadede huzurun ta kendisidir. Kendinize şu soruyu sorun: “Benim olmayan bir emeği sahiplenerek gerçekten kazanıyor muyum, yoksa kaybediyor muyum?” Birinin hakkını teslim ettiğinizde, sadece adil davranmış olmazsınız; Allah katında da kendi emeğinize bereket kazandırırsınız. 

Çünkü unutmayın, alın terine dokunmak; bir insanın duasına, bir annenin helal lokmasına dokunmaktır. Sonuçta geriye dönüp baktığımızda, kazandıklarımızdan çok nasıl kazandığımız kalır aklımızda. Birinin hakkını gözetmek, sadece onun değil, kendi insanlığımızın da onurunu korumaktır. Emeğe saygı, vicdanın en sessiz ama en güçlü duasıdır. Ve unutmayalım; alın teriyle gelen her lokma bereket, haksızlıkla gelen her kazanç ise yük olur insanın yüreğine.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —