22 eylem planının kamuoyuyla paylaşılmasını tamamlayan DEVA Partisi, Ankara Atatürk Spor Salonu’nda düzenlenen “DEVA Türkiye’si” etkinliğinde gövde gösterisi yaptı. Babacan herkesin dilinde 'endişe' kelimesi olduğunu öne sürerek, "Ankara'nın ortasından sesleniyorum: Endişeye mahal yok" dedi.
ANKARA (İGFA) - DEVA Türkiyesi etkinliğinde binlerce insan Ankara'daki salona sığmayınca DEVA Partisi'nin Genel Başkan Ali Babacan, önce salonun dışındaki kalabalığa seslendi.
Etkinlikte genel başkan yardımcılarının hazırladığı videolarla eylem planlarını tanıtıldı. Babacan, partisinin logosu olan damla şeklinde kurulan kürsüden seslendi.
‘BİRLİKTE YOLA ÇIKTIĞIMIZ ERDOĞAN SÖZÜNDEN DÖNDÜ’
2001 yılında birlikte yola çıktığı Recep Tayyip Erdoğan'ın sözünden döndüğünü öne süren Babacan, "Şah Cihan gibi, külliyenin tepesine çıktı ve ‘Yıkın bunu’ diyerek, kendisini oraya taşıyan demokrasiye gözünü dikmeye başladı. Aynı Mümtaz Mahal’in mezarı gibi. Artık Erdoğan için demokrasi, o harmoniyi bozan küçük bir ayrıntıydı çünkü. Adalet, ortak akıl, istişare, çoğulculuk hepsi; o harmoniyi bozan küçük ayrıntılardı. Kendisine oy veren milyonlarca seçmenle beraber yola ne için çıktığını unuttu. Ben bu hikâyeyi kabul etmiyorum. Biz yola çıkarken ulaşmak için çabaladığımız özgürlüklerden, ileri demokrasiden, evrensel hukuk değerlerine olan sadakatten, çoğulculuktan, katılımcılıktan vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. O ne yaptı? Hak ve özgürlükleri ezdi geçti" diye konuştu.
34 yaşında bir genç olarak siyasete adım attığını ifade eden Ali Babacan, “Siyasete adım attığım ilk günden itibaren, dile kolay, 7 bin 825 gün oldu. 34 yaşında, ülkesinin yarınlarını dert eden bir genç olarak siyasete girdim. AK Parti’nin kurucu üyesi olarak siyasete ilk adımımı attım. En genç bakan bendim. Ekonominin tüm yükünü, önceki hükûmetlerin yıllarca biriktirdiği o ağır yükü üstlendim. Hazine Bakanlığıyla beraber Avrupa Birliği Başmüzakerecisi de oldum. Gecenin 2’sinde randevu veriyorduk insanlara gündüz 2’de geliyorlardı. ‘Gece 2’de randevu mu olur?’ diyorlardı. Böyle çalıştık işte. Asla yalnız yürümedim. Hep bir takımın içinde oldum. Dışişleri Bakanlığı yaptım. Doğru hedefler, doğru isimler ve doğru politikalarla ülkemizin itibarını ve gücünü artıran bir diplomasi ekibinin başında oldum. Her şeyi özgürce tartışıp istişare edebildiğimiz bir hükûmetle ülkemize tarihi bir dönem yaşattık" diye konuştu.
‘BİZ AYRILDIKTAN SONRA İSE MİLLİ GELİR NEREDEYSE YARI YARIYA DÜŞTÜ’
İki büyük krizi, 2002 ve 2009 krizlerini çözen ekibin başında olduğunu vurgulayan Babacan, " 2002’den 2013’e milli gelirimiz yaklaşık 3 kat arttı. 3.600 Dolardan 9.700 Dolara çıktı. Bunlar dolar enflasyonundan arındırılmış rakamlar. Biz ayrıldıktan sonra ise milli gelir neredeyse yarı yarıya düştü. 9.700 Dolardan indi 5.800 Dolara. Birisi de çıkmış, ‘Ben imza atmasaydım yapamazdın’ diyor. Ben de diyorum ki, ‘Hikmet imzadaysa, at bir imza da enflasyonu bir düşür bakalım’. Sayın Erdoğan’a sesleniyorum; duy, anla. Dürüst ve ehil kadrolar olmazsa olmaz. Kararları istişareyle almazsan olmaz. Onun için olmuyor. Olmayacak da" dedi.
"HER ŞEY YÜZÜKLE BAŞLADI, KÜLLİYELE BİTECEK"
O dönemde Türkiye'nin kavgaların parçası olmadığını belirten Ali Babacan, "Ama devletler arası, milletler arası arabuluculuk yapıyordu. Askeri vesayeti de yok ettik, ekonomik darboğazı da. Hatasıyla sevabıyla tam 14 sene, sadece halkımız için çalıştım. Türkiye’nin o güzel günlerine baktığımda, başarının bir parçası olmak hayatım boyunca benim için bir onur olacak. Keçiören’deki mütevazı evinden taşındı, devasa bir külliye inşa etti. Ben artık orada duramazdım, durmadım. Ve istifa ettim. Pek çok sağduyu sahibi arkadaşlarımız da aynısını yaptı. Her şey bir yüzükle başladı, korkarım, külliyeyle de bitecek" diye konuştu.
AK Parti’nin kuruluş ideallerinden ayrılanın Erdoğan olduğunu ifade eden Babacan, “Zamanında AK Parti’yi başarılı yapan ilke ve değerlerden biz hiç ayrılmadık. AK Parti’nin kuruluş ideallerinden ayrılan Erdoğan oldu. Bu gidişata uymayan ne varsa gözden çıkarmaya hazır. Yıkıp geçiyor, ezip geçiyor. KHK’larla milyonları canından bezdiriyor. Kanser hastası çocuğu anne babasıyla görüştürmüyor ya. Bu adalet midir?" diye sordu.
Babacan, herkesin dilinde 'endişe' kelimesinin olduğunu söyledi.
https://youtu.be/NiJocLvI9qE
"Muhalefete de iktidara da oy vermiş herkesten aynı kelimeyi duyuyorum" diyen Babacan, "İnsanlar hayatından, sevdiklerinin hayatından endişe duyuyor. İnsanlar ülkesinden, siyasetten endişe duyuyor. Evet herkes endişeli. Endişeli öğrenciler. Endişeli kadınlar. Endişeli Kürtler, endişeli Aleviler. Endişeli gençler, anneler, babalar. Endişeli muhafazakârlar, endişeli sekülerler. Her birini çok iyi anlıyor, o duyguyu tam şuramda hissediyorum. Fakat buradan, Ankara’nın ortasından sesimin ulaşabileceği herkese seslenmek istiyorum. Büyüklerim, arkadaşlarım, kardeşlerim; endişeye mahal yok! Bu iktidarın hoyrat politikalarından, yaptığı haksızlıklardan, yaşam tarzlarına yaptığı baskıdan, fakirliği mecburi istikamet haline getiren icraatlarından, eğitimi hallaç pamuğuna çevirip çocukların yarınlarını mahvetmesinden endişe etmeyin" diye konuştu.