Anahtar Kelimeler: erzurum ayağa kalkmalı

Erzurum Ayağa kalkmalı

Erzurum Ayağa kalkmalı

Erzurum bu baharla birlikte ayağa kalkmak zorunda yoksa yarın dizlerine felç inecek. Belki bir daha ayağa kalkamayacak. Gelecek yüzyılları hayal eden yüce bir ufka, bu şehri yönlendirmek varken, bunu ötelemekten kötü bir şey olama

Erzurum bu baharla birlikte ayağa kalkmak zorunda yoksa yarın dizlerine felç inecek. Belki bir daha ayağa kalkamayacak. Gelecek yüzyılları hayal eden yüce bir ufka, bu şehri yönlendirmek varken, bunu ötelemekten kötü bir şey olamaz. Erzurum’un geleceğine dair fikri analizlere ara vermeden devam etmek zorundayız. Şehrin temel varlığının ortaya çıkarılması hususunda gösterilen gayretler, maalesef yeterli değildir. Kafamızı dışarı çıkarıp şöyle bir etrafımıza baktığımızda, bizim hayal edemeyeceğimiz nice büyük gelişmeye komşu iller çoktan girdiler bile.

Peki, Erzurum’un neyi eksik? Erzurum’un ekmeğinin tuzu mu yok? Erzurum neden etrafında meydana gelen gelişmelerden yararlanamıyor?

Erzurum’u yeniden yorumlayacak, entelektüel bir düşüncenin devreye girmesi gerekmektedir.

İnanın şehrin gelişmesine pranga vuran kalın bir kaymak tabaka mevcut. Yeniliği benimsetecek küresel bir seviyeye ulaştıracak bir sevgi ve çalışma azmi, hali hazırda bu şehirde gündeme bir türlü istenildiği gibi getirilememektedir.

Bazı tohumlar elbette var. Lakin bu tohumlar ana kitleyi harekete geçirecek büyüklükte değil maalesef. Kaymak tabakasını alt edecek düşünsel ideal artık harekete geçmek zorunda.

Bu kaymak tabakanın kazılması için, yeni bir ufkun gerekliliği ortadadır. Bu, şehrin bünyesinde var olan değerler silsilesini, aklıselim bir bilgelikle yeniden yorumlama zamanıdır.

Erzurum’un iyi anlaşılmadığı gerçeği, bence bir başlangıç olarak kabul edilebilir. İyi anlaşılmayan, iyi yorumlanmayan bir şehrin, dışarıdan serum ile ayakta tutulması, geçici bir nefes vermektir.

Ama bir yerlerde bir terslik,  garip bir  durum var.

Ne zaman Erzurum’un ayağa kalkması konusunda ortak kanaatler vücut bulsa, değişik bir düşünce, hafta geçmiyor ki, bu ortak kanaati yerle bir etmesin.

İşin temelinde kanaatimce, psikolojik olarak oluşmuş “biz bunu yapamayız, biz bunu asla başaramayız” düşüncesinin, kalıtsallaşmış olması yatmaktadır.

Zira yıllardır büyük atılımlar gösteremediğimizden dolayı, bu yavaşlık sanki kadermiş gibi iliğimize işledi. Ne zaman başka şehirlerde çok güzel başarıları duysak, ne zaman komşu iller dâhiyane bir fikri yaşama geçirse, bilinçaltımızda diri olan “onlar yapıyor ama biz bunu asla yapamayız” vesvesesi çığlık çığlığa sesini yükseltiyor.

Dadaşlar artık kabuğunu kırmalı.

Bunca tekdüzeliğin, bunca yavanlığın hayatımızın bütün alanlarını kuşatması sonlanmalı.

Artık bu şehir, kendi tarihsel birikim ve derinliğini keşfetmeli.

Kendi varlığımız, kendi keşfimiz ile şekillenecektir. Bu bahar da Erzurum’u anlamamız ve doğru anlatmamız her şeyin başlangıcı olacaktır.

Bir kez olsun üzerimizdeki bu ölü toprağını atalım ve bu gelen baharla ayağı kalkalım, yeni başarıların kapılarını ardına kadar açalım.

Erzurum’un, elinde tas Ankara’da dilenmesine, siyasilerin lütfuna müsaade etmeyelim.

Yıllardır ithallere sempati duyan, şefkatli bir baba gibi, bağrını herkese açan bu kadim toprakların varlığını, her gün sıra sıra yaşanan kaliteli göç ile yaralamayalım.

Erzurum’un bu bereketli toprakları, herkese yetebilecek bir varlıkla, yeni yatırımlara yelken açmaya hazırken, kısır çekişmelerle heyecanlarımızı öldürmemeliyiz.

Varlığının ve birliğinin temelini, üzerinde yaşayanların mutluluğu ile bütünlemeye hazır olan Dadaş bir şehrin, öyle Anadolu’nun doğusunda tortulaşmış kaymak tabakasını kıramaması doğru mudur?

Hakan Dikmen


Haber Kaynak : İGFA

Başlık